Vitaminin Keşfi
Polonyalı kimyager Casimir Funk, 20. yüzyılın başlarında güvercinlerle beslenme üzerine deneyler yapmaya başladı. Bazı güvercinlere sadece beyaz pirinç vermiş ve sadece beyaz pirinç ile beslenen güvercinler hastalanmış, ancak pirinç kepeği ve maya yediklerinde iyileşmişlerdir. Bu keşif, diyet ve beriberi hastalığının bağlantılı olduğu teorisini doğruladı, ancak suçlu protein eksikliği değildi. Funk 1912’de başka bir maddenin eksikliğini ortaya sürdü: Latince “yaşam” ve azot içeren bir bileşiğin adı olan “amin” kelimelerinin birleşiminden oluşan ve vitamine adını verdiği azot içeren bir bileşikti bu.
Bu keşif, hastalıkların beslenme eksikliklerinden kaynaklanabileceğini ve yeni bulunan bileşiklerin yeterli miktarda alınmasıyla tedavi edilebileceğini öne sürerek bilim dünyasında bir devrim yarattı. Funk, “Monoton bir diyetten kaçınılması gerektiğini” ilan etti.
Araştırmacılar raşitizm, iskorbüt ve guatr gibi rahatsızlıklarla ilişkili diğer mikro besin maddelerini izole etmek için kollarını sıvadılar. Funk’ın vitamine “vitamine” adını verdiği sıralarda, Amerikalı beslenme bilimci Elmer McCullum farklı hayvan popülasyonlarıyla yem deneyleri yaptı ve bazı yağlarda bulunan “aksesuar” bir maddenin sıçanların büyümesi için gerekli olduğunu keşfetti. Yağda çözünen bu madde A (aksesuar) vitamini olarak bilinmeye başladı.
McCollum ve diğerleri Funk’ın pirinç kepeğinden elde ettiği besin maddesiyle başka deneyler de yapmış ve buldukları yeni vitamine beriberi hastalığından yola çıkarak B vitamini adını vermişlerdir. Bilim insanları tüm bileşiklerin azot içeren aminler olmadığını fark ettikten sonra vitaminedeki e harfi çıkarıldı. Ancak vitaminleri keşif sırasına göre alfabetik olarak adlandırma geleneği devam etti. Bugün yağda çözünen dört vitamin – A, D, E ve K – insan büyümesi ve sağlığı için elzem kabul edilmektedir.