• Eğitim sadece okula gitmek ve bir derece kazanmakla ilgili değildir. Bilginizi genişletmek ve yaşam hakkındaki gerçeği almakla ilgilidir. – Shakuntala Devi

HZ. SÜLEYMAN (A.S.) İLE İLGİLİ AYETLER

Kemal Ayhan

Administrator
Yönetici

HZ. SÜLEYMAN (A.S.) İLE İLGİLİ AYETLER​

Süleyman a.s hakkında ayet i kerimeler nelerdir?
kaç tane ayet vardır.
kuran a sületman as hakkında nasıl bilg iverilmektedir.
 
Çözüm

HZ. SÜLEYMAN (A.S.) İLE İLGİLİ AYETLER​

Dâvûd -aleyhisselâm-’ın vefâtından sonra Süleymân -aleyhisselâm- hükümdar oldu:

“Biz Dâvûd’a Süleymân’ı verdik. Süleymân ne güzel bir kuldu! Doğrusu O, dâimâ Allâh’a yönelirdi.” (Sâd, 30)

Kendisine çok nîmetler ve tasarruflar verildi:

“And olsun ki Biz, Dâvûd’a ve Süleymân’a ilim verdik. Onlar: «Bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allâh’a hamd olsun!» dediler.” (en-Neml, 15)

Hazret-i Süleymân, kuşların lisânını ve tesbîhâtını anlardı.

“Süleymân, Dâvûd’a vâris oldu ve dedi ki: «Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasipler) verildi. Doğrusu bu, apaçık bir lutuftur.” (en-Neml, 16)

İnsan, cin, hayvânât ve rüzgâr onun tasarrufu ve emri...

HZ. SÜLEYMAN (A.S.) İLE İLGİLİ AYETLER​

Dâvûd -aleyhisselâm-’ın vefâtından sonra Süleymân -aleyhisselâm- hükümdar oldu:

“Biz Dâvûd’a Süleymân’ı verdik. Süleymân ne güzel bir kuldu! Doğrusu O, dâimâ Allâh’a yönelirdi.” (Sâd, 30)

Kendisine çok nîmetler ve tasarruflar verildi:

“And olsun ki Biz, Dâvûd’a ve Süleymân’a ilim verdik. Onlar: «Bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allâh’a hamd olsun!» dediler.” (en-Neml, 15)

Hazret-i Süleymân, kuşların lisânını ve tesbîhâtını anlardı.

“Süleymân, Dâvûd’a vâris oldu ve dedi ki: «Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasipler) verildi. Doğrusu bu, apaçık bir lutuftur.” (en-Neml, 16)

İnsan, cin, hayvânât ve rüzgâr onun tasarrufu ve emri altına verilmişti.

“Süleymân’ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz her şeyi biliriz.” (el-Enbiyâ, 81)

“Sabah gidişi bir aylık mesâfe, akşam dönüşü yine bir aylık mesâfe olan rüzgârı da Süleymân’a (O’nun emrine) verdik ve O’nun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, O’nun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azâbı tattırırdık.” (Sebe’, 12)

“Süleyman için, o ne dilerse, mâbedler, heykeller, büyük havuzlara benzer çanaklar ve taşınması güç kazanlar yaparlardı. Ey Dâvûd âilesi şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır.” (Sebe’, 13)

Bu âyet-i kerîmede geçen “temâsîl” kelimesi; bakır, toprak veya camdan yapılmış canlı ve cansızların heykelleri, resimleri veya tasvirleri olarak yorumlanmıştır. Lafzın delâletine göre âyet, canlı ve cansız resmini kapsamaktadır.

“Temâsîl” kelimesi âyette genel bir mânâ ifâde ettiğinden, Hazret-i Süleymân’ın şerîatinde, canlı ve cansız bütün varlıkların sûret, resim veya heykellerini yapmanın câiz olduğu da anlaşılabilir. Bu hususta müfessirler ihtilâf etmişlerdir. Bu görüşleri iki maddede toplayabiliriz:

1. Müfessirlerin bir kısmı, Hazret-i Süleymân’ın şerîatinde canlıların resim ve heykelini . yapmanın câiz olmadığını, çünkü Hazret-i Süleymân’ın, Hazret-i Mûsâ’nın şerîatine tâbî olduğunu ve onun şerîatinde de açıkça canlı resmi yapmanın yasaklandığını söylerler. Bu görüşe göre “temâsîl” kelimesi, yalnız cansız varlıkların resmini kapsamaktadır. Dolayısıyla İslâm’daki canlı resim yasağına uygunluk arz etmektedir. Şâyet Süleymân -aleyhisselâm-’ın şerîatinde resim ve heykele cevaz verilmiş ise, bunun, o zamanlar henüz putlara tapılma endişesi bulunmadığından kaynaklandığı da düşünülebilir.

2. Bazı müfessirler ise, Hazret-i Süleymân’ın şerîatinde canlı ve cansızların heykel veya resmini yapmanın câiz olduğunu iddiâ etmişlerdir. O hâlde “Kur’ân-ı Kerîm’de bu anlatıldığına göre, canlı ve cansızların heykel ve resmini yapmanın İslâm’da da câiz olduğu hükmüne varılabilir mi?” Bu suâle İslâm hukukçuları ve müfessirler; “İslâm’da manzara, dağ, orman ve ağaç gibi yalnız cansız varlıkların ve nebâtâtın resmini yapmak câizdir.” diye hüküm vermişlerdir. Çünkü Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birçok hadîs-i şerîfinde canlıların resmini yapmayı yasaklamıştır. Resimle alâkalı hadîs-i şerîfler, bu husûsu îzâh etmektedir.

Nitekim İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’nın rivâyetine göre Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Kim dünyâda bir canlı resmi yaparsa, kıyâmet günü, yaptığı o resme can vermeye zorlanır. O ise, (resme) aslâ can veremez.” (Buhârî, Libâs, 97; Ta’bîr, 45; Müslim, Libâs, 100)

Yine İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’nın anlattığına göre Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mekke’nin fethi günü Beytullâh’ta tasvirler görünce içeri girmemiş, onların imhâ edilmesini emretmişti. İçeride Hazret-i İbrâhîm ve Hazret-i İsmâîl -aleyhimesselâm-’ın ellerinde kumar okları bulunur vaziyetteki resimlerini görmüştü. Şöyle buyurdu:

“−Allâh (bu resimleri yapanların) canlarını alsın! Vallâhi onlar (İbrâhîm ve İsmâîl -aleyhimesselâm-), aslâ oklarla kısmet aramadılar.” (Buhârî, Enbiyâ, 8; Hacc, 54; Megâzî, 48)

Netîce olarak Hazret-i Süleymân’ın şerîatinde canlıların resim ve heykelini yapmanın câiz olduğu kabûl edilse bile, bu fiil, İslâm’da kesinlikle yasaklanmıştır.

Nitekim İbn-i Mes’ûd -radıyallâhu anh-’ın haber verdiğine göre, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, canlı resmi yapanların kıyâmet günü azâbın en şiddetlisine çarptırılacağını bildirmiştir. (Buhârî, Libâs, 89; Müslim, Libâs, 96) Çünkü resim ve heykele gösterilen aşırı ihtimâm, neticede insanları putperestliğe götürmüştür.

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- da şöyle anlatır:

Cebrâîl -aleyhisselâm-, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e belli bir saatte geleceğini va‘detmişti. Vakit gelmiş, fakat Cebrâîl -aleyhisselâm- gelmemişti. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- elinde bulunan sopayı yere attı ve:

“Allâh da Rasûlleri de va‘dinden caymaz!” buyurdu.

Sonra etrâfa bakınmaya başladı. Bir de ne görsün; sedirinin altında bir köpek eniği! Bunun üzerine:

“−Ey Âişe! Bu enik buraya ne zaman girdi?” diye seslendi.

Ben de:

“−Allâh’a yemîn ederim ki bilmiyorum.” dedim.

Emir verdi, köpek yavrusu evden çıkarıldı. Cebrâîl -aleyhisselâm- da hemen geldi.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Bana söz verdin, ben de bekledim, ama sen gelmedin.” dedi.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“–Gelmemi, evinizdeki köpek engelledi. Biz melekler, içinde köpek ve sûret bulunan eve girmeyiz.” cevâbını verdi. (Müslim, Libâs 81, 82. Ayrıca bkz. Buhârî, Bed’ü’l-halk 7, Libâs 94; İbn-i Mâce, Libâs 44)

Bu hadîs-i şerîfte “köpek”le birlikte zikredilen “sûret”, sırf resim olarak telâkkî edilmemelidir. O, canlı varlıkların heykel veya kabartmalı bir şekilde tasvîrini de içine almaktadır. Resim ise bir gölgenin tespiti gibidir; hacme sâhip değildir. Bununla beraber, “sûret” her türlü canlı varlığın resmine şâmil bir sûrette telakkî edilse bile, onun hakkındaki yasağın, putperestliğin yakın olduğu bir zaman sebebiyle vâkî olduğu da düşünülebilir.

Diğer taraftan, günümüzde resim ve fotoğrafın günlük hayatta kullanım sahasının genişlemiş olduğu ve bâzı durumlarda zarûrî bir ihtiyaç hâline geldiği de mâlumdur. Dinamik bir yapıya sâhip olan İslâm dîni, zaman içinde zarûret mevkiine gelen bu tür ihtiyaçlar için belli bir meşrûiyet sınırı belirleyerek onun kullanılmasına müsâade etmiştir.
 
Çözüm
Geri
Üst